İÇ HASTALIKLARI Dergisi 2012; 19: 139-143
DERLEME
|
Vitaminlerin Yaşamımızdaki Yeri Nedir, Ne Olmalıdır?
What is the Role in Our Lives Vitamins, What Should Be?
Doç. Dr. Şerife Gül ÖZ, Doç. Dr. Alpaslan KILIÇARSLAN
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Genel Dahiliye Ünitesi, Ankara
ÖZET
Vitaminler hücresel metabolik reaksiyonlarda önemli rol oynar. Vücudun sağlıklı gelişimi, sindirim fonksiyonları, infeksiyonlara karşı bağışıklık gelişimi açısından gereklidir. Yağda ve suda eriyenler olarak iki gruba ayrılır. Bazı vitaminler besinlerde aktif şekilde, bazıları da provitamin olarak alınıp vücutta aktif şekline dönüşür. Bazı vitaminlerin eksiklikleri kısa, bazılarının ise uzun zamanda ortaya çıkar. İlaç olarak kullanımları genellikle önerilmez. Sağlıklı bir diyet vücuttaki vitamin eksikliklerini karşılar. Aşırı vitamin kullanımı yarardan çok zararlı etki yapabilir.
Anahtar Kelimeler: Suda eriyen vitaminler, yağda eriyen vitaminler, vitamin eksikliği
SUMMARY
Vitamins play an important role in cellular metabolic reactions. Vitamins are essential for the body's healthy development, the digestive functions, the development of immunity against infection. Vitamins, fat-and water-soluble vitamins are divided into two groups. Some vitamins in foods are active, some are taken as pro-vitamin in the body into active form. Deficiencies in some vitamins short, some of them occur in a long time. Medication is usually not recommended for use as vitamins. Healthy diet meets the body, vitamin deficiencies. Over use of vitamins may harmful effects than good.
Key Words: Water-soluble vitamins, fat-soluble vitamins, vitamin deficiency
Vitamin sözcüğü Polonyalı biyokimyacı Casimir Funk tarafından 1912 yılında kullanılmıştır (1). Vita Latince hayat demektir, -amin son eki ise amin sözcüğünü kastetmektedir. O dönemde tüm vitaminlerin amin oldukları sanılmaktaydı. Bugün bunun yanlış olduğu bilinmektedir.
Vitaminler hücresel metabolik reaksiyonlar için çok az miktarları yeterli olan, eksikliklerinde bazı sorunlara neden olan organik bileşiklerdir. İnsan vücudu tarafından ya hiç yapılmadıkları ya da yeterli miktarda yapılamadıkları için besinlerle dışarıdan sağlanmaları gerekir. Vücudun sağlıklı gelişimi, sindirim fonksiyonları ve infeksiyonlara karşı bağışıklık gelişimi açısından gereklidir. Ayrıca, organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteini kullanmasını da sağlar. Vitaminler vücutta "yakılmaz", yani vitaminlerden doğrudan enerji (kalori) alınmaz (2,3,4).
Kendi isimleri olmasına karşın daha kolay anlaşılmaları için alfabenin harfleriyle anılır. Bazı vitaminler besinlerde aktif şekilde, bazıları da provitamin olarak bulunur. Provitaminler vücutta aktif forma dönüşür (2,3,4).
Genelde vitaminler yağda ve suda eriyen olarak iki gruba ayrılır:
• Suda eriyen B ve C grubu vitaminlerin toksisiteleri minimaldir ve idrar yoluyla atılır (Tablo 1). Çoğunlukla ince barsaktan, bir miktar da mideden bağlayıcı proteinler aracılığıyla yüksek miktarlarda basit difüzyonla, düşük miktarlarda aktif transportla emilir. Vücuttaki miktarları kişinin beslenme durumuna, alınan gıdaların içerdiği diğer besin ve maddelere, kullanılan ilaçlara, yaşa ve mevcut hastalıklara göre değişir. Kan yoluyla karaciğere taşınır. Enerji metabolizmasında koenzim ve birçok rolleri vardır. Depolanmaları az olduğu için gereksinim fazladır. Bu, özellikle B vitaminlerinin birçoğu için geçerlidir. B kompleks vitaminleri eksik alan bir kişide bu eksikliğin belirtileri bazen birkaç günde ortaya çıkar. B12 vitamini bunun dışındadır, çünkü karaciğerdeki B12 vitamini deposu kişiye bir yıl veya daha uzun süre yetebilir. C vitamininin yokluğu ise birkaç haftada belirtilerin ortaya çıkmasına yol açabilir (2,3,5).
• Yağda eriyen A, D, E, K vitaminleri toksik olabilir ve depolanabilir (Tablo 2). Bu vitaminler yağlarla birlikte emilir, lenfatik sisteme taşınır ve atılır. Diyette yağın az veya hiç olmaması, safra ve pankreas salgılarının eksikliği, barsaklardan emilimi engelleyen anatomik veya fonksiyonel bozukluklar bu grup vitaminlerin eksikliğine yol açar. Yağda eriyen vitaminlerin fazlası idrarla atılamaz, depolanır. Bu işlemin yeri karaciğerdir. E vitamini dışındaki yağda eriyen vitaminler uzun süre, gereğinden fazla alınırsa toksik etki yapabilir. Karaciğerde depolanan A vitamini hiç vitamin almayan bir kişi için 5-10 ay, D vitamini ise 2-4 ay yeterlidir. Hücre büyümesi, matürasyon ve gen regülasyonunda anahtar rol oynar (2,3,5).
Yağda eriyen vitaminler pişirmeye dayanıklıdır, suda eriyenler ise pişirmeyle bozulur. Uygun olmayan koşullarda saklanma sonucu her iki gruptaki vitaminler de bozulabilir (2,3).
TİAMİN (Vitamin B1)
Alkol, kafein, yiyecek katkıları, antibiyotik kullanımında etkisiz hale gelir, vitamin C oksidasyonunu önler. Alkol tiamin düzeyini düşürür. Fazlası idrarla atılır. Enerji metabolizmasında koenzim, nörotransmitter sentezinde yardımcı, tiamin prifosfat (TPP) koenziminin bir parçasıdır. Kuru bira mayası, hububat, kuruyemiş (fındık, fıstık, ceviz) ve baklagiller (fasulye, nohut, bakla) doğal kaynaklarıdır. Eksikliğinde "Beriberi hastalığı" oluşur. Bunun yanında çok etkilenen organlardan biri de santral sinir sistemidir. Nöronlarda kromatoliz ve aksonların miyelin kısımlarında harabiyete neden olarak ciddi nörolojik bozukluklara neden olabilir (4,5,6).
Rİboflavİn (Vitamin B2)
Isı, güneş ışığı, alkol, kafein ve östrojen ile etkisizleşir. Enerji metabolizmasında koenzim olarak rol oynar ve antioksidanları destekler. Karaciğer, dil, bira mayası, süt, yumurta, peynir, ıspanak, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler, balık, mantar ve avokado doğal kaynaklarıdır. Eksikliğinde ariboflavinozis oluşur. Genellikle oral-oküler-genital sendromla ilişkili tabloya neden olarak keylozis, fotofobi ve skrotal dermatid oluşur (7,8).
Nİasİn (Vitamin B3)
Isıya ve ışığa karşı dayanıklıdır. Karaciğerde az miktarda depolanabilir. Enerji metabolizmasında koenzim olarak rol oynar (NAD: Nikotinamid adenin dinükleotid, NADP: Nikotinamid adenin dinükleotid fosfat), yağ asidi sentezinde etkilidir. Besinlerle alınan triptofandan vücut gerekli vitamini elde edebilir. Yapısal olarak bağlı formda olmadıkları takdirde de doğrudan alınabilir. Bira mayası, kuru fasulye ve bezelye, tahıl kepeği, avokado, hurma, incir, yer fıstığı B3 vitamini ve triptofan yönünden zengindir. Eksikliğinde pellegra hastalığı oluşur. Fazlalığında deride yanma, kızarma, kaşıntı (100 mg üzeri), karaciğer hasarı (500 mg üzeri) oluşur; gut, diabetes mellitus, mide ülseri, karaciğer hastalığı gibi mevcut sorunları ağırlaştırabilir. Kolesterol seviyesini düşürmek için kullanılabilir (4,9).
Pantotenİk Asİt (Vitamin B5)
Nemli sıcağa, oksidasyon ve redüksiyona dayanıklı, asit (sirke, limon), alkali (kabartma tozu) ve kuru ısıya (fırında pişirme) karşı dayanıksızdır. Tahılların içindeki B5 vitamini öğütülme sırasında %50 oranında kayba uğrar. Kırmızı et içinde bulunan B5 vitamininin yaklaşık 1/3'ü pişirilme esnasında yok olur. Vücutta depolanmaz, karaciğer, böbrek, kalp, adrenal bezler ve beyinde koenzim formunda bulunur. Glukoz, aminoasitler ve yağ asitlerinin ATP yapımında kullanımını; heme, kolesterol, safra tuzları, fosfolipid, yağ asidi ve steroid hormonların sentezini sağlar. Anne sütü ve inek sütündeki miktarlar bebekler için yeterlidir. Karaciğer, böbrek, yumurta sarısı, mayalar, buğday, kepek ve bazı sebzeler doğal kaynaklarıdır. Eksikliği az görülür, "yanan ayak sendromu" oluşur. Fazlalığı da seyrektir. Bulantı ve ishale yol açabilir (2,3,4).
Pİrİdoksİn (Vitamin B6)
Dayanıksızdır, alkali ortamda, güneş ışığı etkisiyle, işlenme esnasında, uygun olmayan saklama koşullarında, pişirme sırasında kolaylıkla harap olur. Protein ve aminoasit metabolizmasında koenzimdir (PLP: Piridoksal fosfat), immün sistemde rol oynar. Avokado, soya fasulyesi, patates, sebzeler, kuruyemiş, et, yumurta ve karaciğer doğal kaynaklarıdır. Eksikliğinde mikrositik hipokromik anemi; fazlalığında kalıcı sinir hasarı görülür (2,3,4).
BİYotİn
Yumurta akında bulunan avidin isimli madde biyotini etkisiz hale getirmektedir. Kas, karaciğer ve beyinde küçük miktarlarda depolanır. Aminoasit metabolizması, yağ asidi sentezi ve DNA sentezinde rol oynar. Doğada çok yaygın olarak bulunması yanında barsaklardaki bazı bakteriler tarafından da üretilir. Beslenmesinde çiğ yumurta akı bulunmayanlarda ve çok antibiyotik alınmadığında eksikliğinin oluşması olanaklı değildir. Eksikliği geliştiğinde alopesi, dermatit, konjunktivit ve nörolojik semptomlarla karakterize tablo oluşur (4,10).
FOLAT (Folasin, Folik Asit)
Dayanıksızdır, ışık, ısı, bekleme ve pişirilme esnasında tahrip olur. Karaciğerde bir miktar depolanabilir, bu da 6-9 ay kadar eksiklik belirtilerinin oluşmasını engeller. DNA sentezi ve hücre bölünmesinde koenzimdir: koenzim THF (tetrahidrofolat); DHF (dihidrofolat), normal eritrosit sentezi için gereklidir. Yeşil sebzeler, havuç, avokado, yumurta ve portakal doğal kaynaklarıdır. Eksikliğinde megaloblastik anemi, gebelikte nöral tüp defektleri görülür. Fazlalığı vitamin B12 eksikliğini maskeleyebilir (4,5).
KOLİN
Yiyeceklerde bol miktarda olmasına karşın suya karşı dirençsizdir. Besinlerin pişirilmesi, işlenmesi ve saklanması esnasında kolaylıkla bozulur. Yağların yakılmasını, karaciğerin yağlanmasını engeller, kan-beyin bariyerini geçerek beyindeki kimyasal olaylarda rol oynar, asetilkolin yapımı için gerekli bir moleküldür. Her türlü sebze ve hayvan etinde vardır. Soya fasulyesi, yumurta, balık, yeşil yapraklı sebzeler ve karaciğer doğal kaynaklarıdır. Eksikliği genellikle protein eksikliğine eşlik eder (4,5).
Sİyanokobalamİn (Vitamin B12)
R protein ve intrensek faktöre bağlanarak absorbe olur. Karaciğerde depolanır; ayrıca kalp, böbrek, pankreas, beyin, testis ve kemik iliğinde de bulunur. Normal folat fonksiyonu için gereklidir (DNA ve kırmızı kan hücresi sentezi), sinirlerin etrafındaki miyelin kılıfı korur, metilkobalamin ve deoksiadenosilkobalamin koenzimlerini oluşturur. Bitkilerde bulunmaz, hayvansal kaynaklı besinlerle alınabilir. Sakatatlar (hayvan karaciğer, yürek ve böbreği), kırmızı et, tavuk ve balık, yumurta doğal kaynaklarıdır. Eksikliğinde pernisiyöz anemi (megaloblastik anemi + sinir hasarı) oluşur (2,3,4,5).
ASKORBİK ASİT(Vitamin C)
Dış ortam koşullarında ve pişirme esnasında, diğer maddelerle etkileşerek kolaylıkla bozulabilir. Antioksidandır. Kollajen sentezi; hormon, safra asidi, serotonin ve DNA molekülü sentezinde gereksinim vardır. İmmün sistemde rol oynar. Taze meyve ve meyve sularıyla sebzeler doğal kaynaklarıdır. Eksikliğinde Skorbüt hastalığı oluşur. Fazlalığında da ishal, karın ağrısı, idrarda yanma ve böbrek taşı oluşumu görülebilir (11).
RETİNOL (Vitamin A)
Besinlerle provitamin olarak beta-karoten halinde alınır. İnce barsaklarda aktif hali olan retinol olarak emilir. Yaklaşık %90'ı karaciğerde retinil palmitat esteri olarak depolanır. Karotenoidler adipoz dokuda depolanabilir. Görme, hücre gelişimi ve sağlığı, immün sistemin sağlıklı işlemesi, kemiklerin güçlenmesinde rol oynar. Hazır A vitamini olarak balık yağı, tereyağı, yumurta, süt, peynir, kırmızı et ve karaciğer; karoten olarak havuç, yapraklı sebze, domates, taze kayısı, muz ve sarı patates doğal kaynaklarıdır. Eksikliğinde infeksiyon riskinde artış, gece körlüğü, kseroftalmi ve keratinizasyon oluşur. Fazlalığında ise bulanık görme, karaciğer bozuklukları, kemik gücünde azalma, doğum defektleri, akciğer kanseri riskinde artma ve hiperkarotenemi görülebilir (11,12,13).
ERGOKALSİFEROL-KOLEKALSİFEROL
(Vitamin D2-D3)
Isıya dayanıklıdır, kaynatmakla aktivitesini yitirmez. D2 vitamini bitkisel, D3 ise hayvansal kaynaklıdır. İnsan vücudunda deride de bulunur. Güneş ışınlarının etkisiyle deride kolesterolden yapılır, karaciğer ve böbrekte aktive edilir. Kan kalsiyum düzeyini düzenler, gen ekspresyonu ve hücre farklılaşmasında rol oynar. Yumurta sarısı, süt ve tereyağı, hayvan karaciğeri (özellikle morina, kalkan, pisi, köpek balığı karaciğeri) doğal kaynaklarıdır. Yeterli güneş ışığı alanlarda başka bir hastalıkları yoksa D vitamini eksikliği oluşmaz. Eksikliği çocuklarda raşitizm, erişkinlerde ise osteomalazi ve osteoporoza neden olur. Fazlalığı hiperkalsemi, yumuşak doku kalsifikasyonu, böbrek taşına yol açar, damar sertliği yapar (14,15,16).
TOKOFEROL (Vitamin E)
Alfatokoferol ısıya ve asitlere oldukça dayanıklıdır. Diğer tokoferoller gıdaların ısıtılma, pişirilme, dondurulma işlemleri esnasında tahrip olur. Antioksidandır; serbest radikallerin daha fazla serbest radikal üretmesine yol açan zincirleme reaksiyonunu durdurur, hücre içeriği ve membranını tahribattan korur, düşük dansiteli lipoprotein (LDL) oksidasyonunu önleyerek kalp hastalığı riskini azaltır. "The Women's Health Study (WHS)" kardiyovasküler hastalık insidansına etkisi olmadığı halde kardiyovasküler ölümlerde azalma saptamış, hemorajik inmede artış görülmemiştir. Sigara içen erkeklerde prostat kanseri riskinde (muhtemelen kolorektal kanser riskinde de) azalma, anjina ve trombotik inme riskinde azalma; subaraknoid kanama ve hemorajik inme riskinde artış görülmüştür. Yaşa bağlı katarakt üzerine vitamin E etkisi gösterilmemiştir. Tereyağı, margarin, sıvı yağlar, tavuk, yumurta, kırmızı et, fasulye, tahıl ve sebze-meyve doğal kaynaklarıdır. Eksikliği ve fazlalığı nadiren görülür (17,18,19,20,21,22).
FİLOKİNON (Vitamin K)
Isıya dayanıklıdır. Alkali, kuvvetli asitler, radyasyon ve okside edici ajanlar tarafından etkisizleşir. Kanın pıhtılaşması ve kemik formasyonunda rol oynar. Fazla E vitamini alınması emilimini bozar. Yoğurt ve kefir barsaklardaki bakterilerin K vitamini üretimini artırır. Barsak florasını bozan antibiyotikler ise üretimini engeller. Karaciğer, peynir, tereyağı, marul, lahana ve yeşil çay doğal kaynaklarıdır (2,3). Eksikliği nadir görülür, kanamaya eğilim artar (23).
Vücudun normal çalışması için vitaminlere ihtiyacımız olduğu gerçektir. Ancak vitaminler enerji kaynağı değildir. Tanımlanmış olduğu gibi, vitaminler yediğimiz besinlerden alınan besin ögeleridir. Uygun ve sağlıklı bir diyet vücudun vitamin ihtiyacını karşılar.
Günümüzde insanlar besleyici bir diyet uygulamalarına rağmen vücutlarının vitamin almadığı düşüncesi ile vitamin preparatları kullanmaktadır. Oysa normal beslenen kişilerde yüksek dozlarda ek vitamin alımı yararsız ve tehlikelidir. Buna ilaveten bir vitaminin aşırı alımı başka bir vitaminin (normal dozda olsa bile) vücut tarafından kullanılmasını da ters etkileyebilir. Bu duruma örnek; yüksek dozda E vitamininin K vitamini eksikliğine yol açmasıdır.
Sonuç olarak, hekim bilgisi dışında yüksek dozlarda vitamin kullanımı çok tehlikeli olabilir ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Vücutta bir eksiklik veya hastalık yoksa "mega dozlarda" vitamin almaya gerek yoktur.
KAYNAKLAR
Yazışma Adresi:
Doç. Dr. Alpaslan KILIÇARSLAN
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi,
İç Hastalıkları Anabilim Dalı,
Genel Dahiliye Ünitesi, ANKARA
E-posta: kalpaslan2003@yahoo.com