Mide ve
Kolorektal Kanserli Olgularda Tümör Belirleyicilerinden AFP, CEA, CA 125 ve
CA 19-9'un Klinik Kullanımlarının İncelenmesi
Uysaler ASLAN*, Şâmil ECİRLİ**, Ali BORAZAN**, Hakkı POLAT**, Banu TEK**
* Özel Selçuklu Hastanesi,
** Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, KONYA
ÖZET
Amaç: Tümör belirleyicilerinden; karsinoembriyojenik antijen (CEA), karbonhidrat antijeni 19-9 (CA 19-9), karbonhidrat antijeni 125 (CA 125) ve alfa-fetoproteini (AFP)'nin mide ve kolorektal kanserlerde klinik kullanımlarını, sensitivite-spesifite değerlerini karşılaştırmayı amaçladık.
Yöntem: Çalışmaya 42 mide kanserli, 33 kolorektal kanserli, 30 benign gastrointestinal sistem hastalıklı, 28 sağlıklı yetişkin olmak üzere toplam 133 olgu alındı. Ayrıca olgularda; hemogram, total protein, albumin, aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT), laktat dehidrogenaz (LDH), alkalen fosfataz (ALP), gamaglutamil transpeptidaz (GGT) seviyeleri çalışıldı.
Bulgular: Gruplar arası yaş ve cinsiyet farkı yoktu (p> 0.05). Mide kanserli hastalarda CA 19-9, kolorektal kanserli hastalarda da CEA seviyesi, benign hastalıklı ve kontrol grubuna göre yüksekti (p< 0.01). Tümör belirleyici seviyeleri yönünden mide kanserli grup ile kolorektal kanserli grup arasında fark yoktu (p> 0.05). Metastazlı mide ve kolorektal kanser olgularında tüm tümör belirleyici seviyeleri, erken evrelere göre yüksekti (p< 0.05). Mide ve kolorektal kanserli olgularda, benign ve kontrol grubuna göre AST, ALT, LDH ve ALP yüksek; Hb, total protein ve albumin seviyeleri anlamlı olarak düşüktü (p< 0.05). Mide kanserli olgularda CEA'nın sensitivite ve spesifitesi sırasıyla %45, %100, kolorektal kanserlerde ise %50, %100; CA 19-9'un mide kanserinde sensitivite ve spesifitesi sırasıyla %47, %100, kolorektal kanserlerde ise %35, %100 olarak bulundu.
Yorum: Mide ve kolorektal kanserlerin teşhis, preoperatif değerlendirme ve takip gibi klinik uygulamalarında CEA ve CA 19-9 gibi tümör belirleyicilerinden yaralanılabilir.
Anahtar Kelimeler: Mide kanseri, kolorektal kanser, tümör belirleyicileri, AFP, CEA, CA 125, CA 19-9
SUMMARY
The Clinical Usefulness of the Tumor Markers; AFP, CEA, CA 125, CA 19-9 of Patients with Gastric and Colorectal Carcinoma
Objective: The aim of this research was to compare clinical usefulness and sensitivity-specificity values of some tumor markers (CEA, CA 19-9, CA 125 and AFP) in gastric and colorectal cancers.
Method: The 42 patients with gastric cancer, the 33 patients colorectal cancer, the 30 patients benign gastrointestinal system disease, the 28 healty adults control group, as a total of 133 subjects were taken into this study. In addition; the hemogram, AST, ALT, LDH, ALP, GGT, total proteins, albumine levels of the serum.
Results: No statistical significant difference was found between the groups for age and sex (p> 0.05). The CA 19-9 levels in gastric cancer and CEA levels in colorectal cancers were found to be highly significant among benign and control groups (p< 0.01). There were no significant difference between colorectal cancer and gastric cancer (p> 0.05). All of the tumor markers levels were high in advanced cases of gastric and colorectal cancers with metastases, compared to grades of cancer. Of the serum AST, ALT, LDH and ALP levels in gastric and colorectal cancers were found to be high significant among benign and control groups (p< 0.05). The Hb, serum proteins, albumine levels in gastric and colorectal cancers were found to be low significant among benign and control groups (p< 0.05). The sensitivity and specificity of CEA were 45%, 100% in gastric cancer and 50%, 100% in colorectal cancer, the sensitivity and specificity of CA 19-9 were 47%, 100% in gastric cancer and 35%, 100% in colorectal cancer, respectively.
Conclusion: Especially CEA and CA 19-9 from tumor markers can be used in clinical applications (e.g. diagnosis, preoperative evaluation and follow up etc.) of gastric and colorectal cancers.
Key Words: Gastric cancer, colorectal cancer, tumor markers, AFP, CEA, CA 125, CA 19-9
GİRİŞ
Tümör belirleyicileri; neoplastik ve embriyonel hücreler tarafından sentezlenen ve klinik onkolojide tarama, sınıflama, evrelendirme, lokalizasyon, teşhis, takip, tedaviye cevabı değerlendirme ve nüksleri tespit etmede rolü olabilen biyolojik maddelerdir. Bu maddeler normal dokular tarafından da sentezlenmekte ve kan dolaşımında, vücut boşluğu sıvılarında, hücre zarı ve sitoplazmasında bulunabilmektedir. Böylece vücut sıvılarında ve dokularda bu maddeler kimyasal ve immünolojik metodlarla ölçülebilmektedir (1-3).
İlk tümör belirleyici, 1846 yılında multipl miyelomalı bir hastanın idrarında bulunan "Bence-Jones" proteinidir. Bununla beraber, tümör belirleyicilerinin klinikte kullanılmaları daha çok 1963 yılında Abelev'in alfa-fetoproteini (AFP) ve 1965 yılında Freedman'ın karsinoembriyojenik antijeni (CEA) keşfetmesiyle başlamıştır (1,3-5).
Bu çalışma; tümör belirleyicilerinden AFP, CEA, karbonhidrat antijeni 125 (CA 125) ve karbonhidrat antijeni 19-9 (CA 19-9)'un, mide ve kolorektal kanserli hastalarda klinik kullanımını ve aralarındaki ilişkiyi araştırmak üzere planlanmıştır.
HASTALAR ve YÖNTEM
Bu çalışma; Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi (SÜTF) İç Hastalıkları ve Genel Cerrahi Klinikleri'nde yatırılarak tetkik ve tedavi gören 42 mide kanserli (birinci grup), 33 kolorektal kanserli (ikinci grup), 30 peptik ülserli benign hastalık grubu (üçüncü grup) ve 28 sağlıklı birey (dördüncü grup) olup, yaşları 25-81 yıl arasında değişen toplam 133 olgu üzerinde yapıldı.
Birinci grup: Fizik muayene, özefagus-mide-duodenum grafisi, özefagogastroduodenoskopi yanında histopatolojik olarak da mide kanseri (adenokanser) tanısı konulan; 13'ünde bölgesel, 19'unda uzak organ metastazı bulunan 28'i erkek, 14'ü kadın toplam 42 hasta alındı.
İkinci grup: Fizik muayene, kolon grafisi, rektosigmoi-doskopi, kolonoskopi yanında histopatolojik olarak da kolorektal kanser (adenokanser ) tanısı konulan ve 13'ünde bölgesel, 15'inde uzak organ metastazı bulunan 21'i erkek, 12'si kadın toplam 33 hasta alındı.
Üçüncü grup: Fizik muayene, özefagus-mide-duodenum grafisi, özefagogastroduodenoskopik olarak da aktif gastrik veya duodenal ülseri olan, 20'si erkek, 10'u kadın toplam 30 hasta alındı.
Dördüncü grup: Onyedisi erkek, 11'i kadın toplam 28 sağlıklı birey alındı.
Olgulardan, sabah aç karına saat 08:00-10:00 arasında 8 cc kan örnekleri alındı. Alınan kan örneklerinden AFP, CEA, CA 125, CA 19-9 serum seviyeleri ile laktat dehidrogenaz (LDH), gamaglutamil transpeptidaz (GGT), alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST), alkalen fosfataz (ALP), total ve direkt bilirubin, total protein, albumin gibi biyokimyasal tetkikler SÜTF Biyokimya Anabilim Dalı Laboratuvarı'nda, hemogramları ise SÜTF Hematoloji Laboratuvarı'nda çalışıldı. Tümör belirleyicileri için normal değerler; AFP 0-7 IU/mL, CEA 0-10 ng/mL, CA 125 1.7-32 U/mL, CA 19-9 0-33 U/mL idi.
Mide ve kolorektal kanserli olgularda, klinik evrelerine göre tümör belirleyicilerinin pozitifliği incelendi. TNM ve Dukes sınıflandırması esas alınarak olgular üç grupta değerlendirildi. Evre 1-2: Bölgesel lenf nodu metastazı olmayan lokalize kanserli olgular. Evre 3: Lokalize lenf nodu metastazı olanlar. Evre 4: Uzak organ ve doku metastazı olanlar, diye ayrıldı.
Olguların istatistiksel değerlendirilmesi; bilgisayarda SPSS for Windows 5.0 programında yapıldı. Bağımsız gruplar arasında ANOVA testi, değişkenler arasındaki ilişki korelasyon analiziyle değerlendirildi.
BULGULAR
Çalışma gruplarına ait yaş, AFP, CEA, CA 125, CA 19-9 seviyelerinin ortalamaları Tablo 1'de, hemogram, SGOT, SGPT, LDH, GGT, ALP, total bilirubin, direkt bilirubin, total protein, albumin ortalamaları Tablo 2'de gösterilmiştir. Tümör belirleyicilerinin sensitivite ve spesifiteleri Tablo 3'te gösterilmiştir.
Yaş ve cinsiyet özellikleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p> 0.05).
CEA; birinci grupta olguların %45'inde, ikinci grupta %50'sinde normal sınırların üzerinde idi. CA 19-9; birinci grupta olguların %47'sinde, ikinci grupta %35'inde normal sınırların üzerinde idi. AFP; birinci grupta olguların %7'sinde, ikinci grupta %9'unda normal sınırların üzerinde idi. CA 125; birinci grupta olguların %24'ünde, ikinci grupta %9'unda yüksek bulundu. Bütün tümör belirleyicileri üçüncü ve dördüncü gruptaki olgularda normal sınırlarda idi.
Gruplar arası karşılaştırmada; birinci ve ikinci gruptaki tümör belirleyicilerinin ortalamaları üçüncü ve dördüncü gruba göre yüksekti ve yükseklik istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p< 0.05). Birinci ve ikinci gruplar arasında ve üçüncü grup ile dördüncü grup arasında anlamlı fark bulunamadı (p> 0.05). Ancak birinci gruptaki CA 19-9 ile ikinci gruptaki CEA yüksekliği, üçüncü ve dördüncü gruba göre çok anlamlı idi (p< 0.01) (Tablo 1).
Hematolojik ve biyokimyasal parametreler karşılaştırıldığında; mide ve kolorektal kanserli olgularda benign ve kontrol grubuna göre SGOT, SGPT, LDH ve ALP yüksek; Hb, total protein ve albumin seviyeleri anlamlı olarak düşüktü (p< 0.05) (Tablo 2).
Mide ve kolorektal kanserli olgularda tümör belirleyicilerinin TNM ve Dukes sınıflandırmasında evrelere göre ortalama seviyeleri Tablo 4'te gösterilmiştir.
Mide ve kolorektal kanserli olgularda evre ilerledikçe, tümör belirleyicilerinin seviyelerinin de arttığı gözlenmiştir. Mide kanserli olgularda CA 19-9 ve CEA için evre 1-2 ile evre 4 ve evre 3 ile evre 4 arasında, ayrıca AFP ve CA 125 için evre 1 ile evre 4 arasındaki artış anlamlı bulundu (p< 0.05). Kolorektal kanserli olgularda ise; CA 19-9, CA 125 ve AFP için evre 1-2 ile evre 4 arasındaki artış anlamlı bulundu (p< 0.05) (Tablo 4).
CEA ve CA 19-9'un evre ilerledikçe pozitiflik oranının arttığı gözlenmiştir. CEA için mide kanserli olgularda; evre 1-2'de %18, evre 3'te %21, evre 4'te %57 iken, kolorektal kanserli olgularda evre 1-2'de %17, evre 3'te %38, evre 4'te %73 oranında pozitiflik bulundu. CA 19-9 için pozitiflik mide kanserli olgularda evre 1-2'de %18, evre 3'te %21, evre 4'te %62 iken, kolorektal kanserli olgularda evre 1-2'de %17, evre 3'te %31, evre 4'te %47 oranında bulundu.
TARTIŞMA
Kanser patofizyolojisi ve onkolojideki gelişmelerin hız kazanması ile tümör belirleyicilerinin kanser teşhis ve takibindeki önemi artmıştır. Örneğin, gastrointestinal sistem (GİS) tümörleri için CEA ve CA 19-9 gibi tümör belirleyicileri, klinik yaklaşımın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir (1,6-8). Almanya'da 102 hastanede yapılan bir çalışmada, dahiliye uzmanlarının %98.5'inin, cerrahların %92.6'sının GİS kanserlerinin teşhis ve takibinde özellikle CEA ve CA 19-9'dan yararlandığı gösterilmiştir (9).
Yapılan bu çalışmada; tümör belirleyicilerinden CEA, CA 19-9, AFP ve CA 125 seviyeleri, mide kanserli, kolorektal kanserli, benign GİS hastalıklı ve kontrol gruplarının serum seviyeleri ölçülerek, istatistiksel olarak değerlendirilmiş, sensitivite ve spesifite değerleri incelenmiştir.
Bu çalışmada, birinci grupta CEA ve CA 19-9 seviyeleri üçüncü ve dördüncü gruba göre yüksek bulundu (p< 0.05). İkinci grupta ise CEA ve CA 19-9 seviyeleri, üçüncü ve dördüncü gruba göre daha anlamlı yüksek bulundu (p< 0.01). Mide kanserinde CEA'nın sensitivitesi %45, CA 19-9'un %47 olarak bulundu. Kolorektal kanserli olgularda ise CEA'nın sensitivitesi %50, CA 19-9'un %35 idi. Evrelere göre ise; mide kanserinde CEA seviyesi evre 1-2'de %18, evre 3'te %21, evre 4'te %57 idi. Kolorektal kanserli olgularda ise evre 1-2'de %17, evre 2'de %38, evre 4'te %73 idi. Mide ve kolorektal kanserli olgularda, ileri evrelerdeki CEA'nın sensitivitesi diğer tümör belirleyicilerine göre yüksekti.
Mide kanserinde CEA seviyesinin hastalık evresi ilerledikçe yükselme oranının artmakta olduğu, lokalize olgularda %14-29'unda yükselme olurken, metastazlı olgularda bu oranın %85'e ulaşabildiği gösterilmiştir (10,11). Wobbes ve arkadaşları, mide kanserli 94 ve benign mide hastalıklı 15 olguda yaptıkları araştırmada, CEA'nın mide kanserinde sensitivitesini %33, benign olgularda %6; CA 19-9'un mide kanserinde sensitivitesini %34, benign grupta %21 olarak bulduklarını bildirmişlerdir (12).
Haglund ve arkadaşları, CA 19-9'un mide kanserinde sensitivitesini %48; Kago ve arkadaşları, mide kanserlilerin %20.9'unda yüksek bulduklarını ve evre 4'te %37, karaciğer metastazı olgularında %69.2 oranında yükseklik tespit ettiklerini bildirmişlerdir (13,14). Safi ve arkadaşları, peptik ülserli 25 olguda CEA'yı normal sınırlarda, CA 19-9'u ise 24 olguda normal sınırlarda bulduklarını bildirmişlerdir (15). Literatürde, kolorektal kanserlerde CEA'nın sensitivitesi %36-77, CA 19-9'un %25-60 arasında olduğu bildirilmektedir (11,16). Mide ve kolorektal kanserli olgularımızdaki CEA ve CA 19-9 sensitivite sonuçlarımız, literatür ile uyumlu bulundu (10,11,16,17).
AFP; hepatoselüler ve germ hücreli kanserlerde kullanılan bir tümör belirleyicisidir. Ayrıca, karaciğer metastazlı mide ve kolorektal kanserli olgularda da yükseldiği gösterilmiştir. Ancak karaciğer metastazında CEA yüksekliği daha belirgin olduğu için, tercih edilen CEA olmuştur (1,17,18).
Bu çalışmada, ALP seviyesinde yükselme sadece evre 4'teki mide ve kolorektal kanserli hastalarda sırasıyla %14 ve %20 oranında görüldü. Evre 4'te karaciğer metastazının olması, AFP seviyesinin yükselmesiyle doğrudan ilgilidir (19). Ancak karaciğer metastazlarında CEA yüksekliği çok daha belirgindir (10,11).
Bu çalışmada, CA 125'in sensitivitesi mide kanserinde %24, kolorektal kanserli olgularda %26 olarak bulundu. Quentmeier ve arkadaşları, CA 125'in mide kanserlilerde sensitivitesini %13.8, kolorektal kanserlilerde %9.6 olarak bulduklarını, Sakamoto ve arkadaşları ise mide kanserinde %36, kolorektal kanserlerde ise %32 olarak bulduklarını bildirmişlerdir (16,20). Lokalize mide kanserlerinde CA 125 sensitivitesi %9 iken, evre 4 olgularda %38'e, kolorektal kanserlerde ise %0'dan %40'a çıkmaktadır. Çalışmamız ile literatür arasındaki farklılığın, olguların evrelere göre dağılımlarındaki farklılıktan kaynaklanmış olabileceği kanaatindeyiz. Yedema ve arkadaşları, CA 125'in kolorektal kanser ile over kanserinin ayırıcı tanısında başarıyla kullanılabileceğini savunmuşlardır (21).
Bu çalışmada, mide ve kolorektal kanserli olgularda benign ve kontrol grubuna göre SGOT, SGPT, LDH ve ALP seviyeleri daha yüksek (p< 0.05), hemoglobin, total protein, albumin seviyeleri ise anlamlı olarak düşük tespit edildi (p< 0.05).
Aabo ve arkadaşları, kolorektal kanserlerde CEA'nın yanında ALP seviyesininde anlamlı olarak yükseldiğini bildirmişlerdir (22). Bu parametreler karaciğer metastazı açısından fikir verebilir.
Primeri belli olmayan metastatik kanserlerde, tümör belirleyicilerinin ölçümleriyle %70 oranında primer tümörün tahmin edilebileceği bildirilmektedir (23,24). Ayrıca, ALP ve LDH izoenzimleri ölçülerek tümör lokalizasyonu ve metastazlarını tespitte faydalanılabilir (10).
Sonuç olarak; mide ve kolorektal kanserlerin teşhisinde CEA ve CA 19-9 gibi tümör belirleyicilerinin, diğer biyokimyasal tetkiklerle birlikte kullanıldıklarında klinik anlamlarının daha fazla olacağı düşünülebilir.
KAYNAKLAR
YazIŞma Adresİ
Prof. Dr. Şâmil ECİRLİ
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi
İç Hastalıkları Anabilim Dalı
42080, KONYA