Yaşlı Erkekte Prostat Sorunları
Dr. Mustafa CANKURTARAN
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Geriatri Ünitesi, ANKARA
Prostate Disorders in the Elderly Men
Anahtar Kelimeler: Prostat, hastalık, yaşlılar
Key Words: Prostate, disease, elderly
Prostat bezi santral, transizyonel ve periferal olmak üzere üç zondan oluşur ve dıştan fibröz doku ve düz kas liflerinden oluşan kapsülle sarılıdır. Prostat salgısı hafif alkalidir, asit fosfataz, sitrik asit ve fibrinolizin içerir. Yaşlı erkeklerde sık görülen prostat hastalıkları prostatit, benign prostat hiperplazisi (BPH) ve prostat kanseridir.
BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİ
BPH orta yaşın üzerindeki erkekleri en sık etkileyen hastalıklardan biridir. Prevalansı yaşlanmayla birlikte artar, bu yüzden yaşlanan nüfusa bağlı olarak dünya genelinde etkilenen hastaların mutlak sayısı artmaktadır. Prostat büyümesi, mesane çıkış obstrüksiyonlarına ve alt üriner sisteme ait semptomlara (AÜSS) (özellikle "urgency" ve noktüri) neden olur. Histolojik BPH hemen hemen tüm yaşlı erkeklerde vardır. Buna rağmen sadece yarısında prostat büyümesi olur ve prostat büyümesi olanların da sadece yarısında semptom vardır. "Prostatizm" semptomları prostat hastalıklarından bağımsız olarak yaşa bağlı alt idrar yolu fizyolojisindeki değişikliklere, eşlik eden diğer hastalıklara ve kullanılan ilaçlara bağlı olarak da oluşur.
Günümüzde, BPH nadiren yaşamı tehdit eden bir hastalık olarak ortaya çıkmaktadır. Semptomların kötüleşmesi ve idrar akımında bozulma genellikle yavaştır ve renal yetmezlik gibi ciddi sonuçlar sık değildir. Bununla beraber, akut üriner retansiyon prostat büyüklüğü ile artar ve acil hospitalizasyon ve sıklıkla cerrahi müdahale gerektirir. Sık idrara çıkma, noktüri ve inkomplet mesane boşalımı gibi nispeten daha az ciddi semptomlar yine de çok sıkıntı verici olabilir ve hastanın yaşam kalitesini etkileyebilir. Ayrıca, BPH'ye bağlı AÜSS olan erkeklerde erektil disfonksiyon ve ejekülasyon bozuklukları görülebilir.
Son yıllarda BPH üzerine yapılan geniş çaplı araştırmalar sadece patogenezi anlamamıza yardımcı olmakla kalmamış, yeni medikal ve minimal olarak invaziv olan cerrahilerin gelişmesine neden olmuştur. Aynı zamanda hastaların prostat hastalıklarına karşı bilincinde de gelişme olmuştur.
Epidemiyoloji ve Risk Faktörleri
BPH'ye ait değişiklikler yaşla beraber artar. Seksen yaşındaki erkeklerin %80'inde bulunur. Yaşlı erkeklerin %28-35'inde hafif ya da ciddi AÜSS bulunur. Semptomlar yaşla artar, en hızlı artış yedinci dekadda görülür; 80 yaşındaki her dört erkekten biri BPH nedeniyle tedavi almaktadır. Artan yaşla birlikte sigara içimi de bir risk faktörüdür. BPH'ye bağlı AÜSS ile diabetes mellitus, kardiyovasküler sistem hastalıkları, diüretikler, noktürnal poliüri ve yaşa bağlı idrar akım hızında azalma arasında da ilişki bulunmuştur.
Yaşlanmanın Etkisi
BPH üçüncü dekaddan itibaren gelişmeye başlar. Yaşla BPH volümü ilişkisi 60 yaşına kadar görülür. Yedinci dekaddan sonra BPH volümü yaşla değişken bir ilişki gösterir. Yapılan kesitsel çalışmalarda benign prostat büyümesi ve yaş arasındaki ilişki 60 yaşın altında en güçlü bulunmuştur. Yapılan dört yıllık bir çalışmaya göre, manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile ölçülen prostat volümü yaşla artmış ama bu ilişki çok değişkenlik göstermiştir. Prostat volümündeki artışla prostat spesifik antijen (PSA) düzeyi arasında güçlü bir ilişki gösterilmiştir.
Patogenez ve Patofizyoloji
Hiperplazi apopitoz inhibisyonuna veya hücresel büyümenin tetiklenmesine veya her ikisine bağlıdır. Prostatın büyümesi ve gelişimi erkeklik hormonu testosteronun ve daha aktif metaboliti olan dihidrotestosteron (DHT)'un etkisi altındadır. Testosteronun DHT'ye dönüşümünden sorumlu enzim 5a-redüktazdır. BPH, androjen reseptörlerinin DHT ile stimülasyonunu gerektirir; bu durum epidermal büyüme faktörü (EGF) gibi büyüme faktörlerinin transkripsiyonuna ve translasyonuna neden olur. Bu BPH'nin sırasıyla stromal ve epitelyal hiperplazi özelliklerini artırır.
Androjen düzeyleri ve hücrenin androjene cevabının BPH patofizyolojisinde önemli rolü olmasına rağmen androjen bağımsız faktörlerin de rolü olduğu düşünülmektedir. Bunlar inflamatuvar hücre infiltrasyonu, otokrin sitokinler ve büyüme faktörleri ve nöroendokrin hücrelerin salgılarıdır. Hiperplastik sürecin altında yatan diğer faktörler programlı hücre ölümündeki (apopitoz) azalmayı içerir. Dönüştürücü büyüme faktörü-b (TGF-b) normal olarak bu süreci başlatır. Proliferasyonu stimüle eden ve apopitozu indükleyen moleküller arasındaki dengesizlik prostatın transizyonel alandaki ilerleyici hiperplastik büyümesine neden olur.
BPH oluşması stromal (düz kas hücreleri ve bağ dokusu) ve epitelyal hiperplazinin oranlarına bağlıdır. BPH olan hastaların yarısında stromal proliferasyon, 1/4'ünde glandüler büyüme, geri kalanında karışık hücre büyümesi baskındır. Glandüler büyüme daha küçük hacimli, daha semptomatiktir. Prostatektomiye semptomatik cevabı daha azdır. BPH nodülleri genellikle lateral lobların santral transizyonel ve periüretral zonundadır ve prostatik üretranın obstrüksiyonuna zemin hazırlar. Ancak BPH'de mesane çıkım obstrüksiyonu ve üretral obstrüksiyon her zaman olmaz. Mekanik bası olmadan BPH'ye bağlı prostat kapsülündeki fibroelastik yapının değişmesi AÜSS'ye neden olur. BPH dokusunda alfa-adrenerjik reseptör sayısı (özellikle a1C) artar. Semptomatik BPH'si ve özellikle de üriner retansiyonu olanlarda bu reseptörlerin kontraktil cevabı artmıştır. BPH'ye bağlı mesane çıkım obstrüksiyonu olanlarda mesane detrusor kasının yapısı değişir; düz kas hipertrofisi, otonom nöronlarda azalma, beta-adrenerjik (inhibitör) yanıttan alfa-adrenerjiğe (uyarıcı) değişim olur. Detrusor instabilitesi de gelişebilir.
Prostat Spesifik Antijen (PSA)'in Rolü
Ejekülasyondan sonra semeni sıvı hale getiren prostat epitel hücreleri tarafından salgılanan bir glikoprotein proteaz olan PSA'nın sekresyonu BPH'si olan hastalarda sıklıkla artmış olarak bulunur. Ortalama serum PSA seviyelerinin BPH dokusunun her gramı için 0.3 ng/mL arttığı bildirilmiştir; bununla beraber, klinik prostat kanseri olan hastalarda genellikle çok daha fazla artışlar görülür. Artmış serum PSA seviyeleri (> 4.0 ng/mL) BPH'si olan erkeklerin %25 ya da daha fazlasında ve belirgin hacmin olduğu prostat kanseri hastalarında görülür. Bu yüzden, PSA prostat kanseri için tanısal bir test değildir, fakat prostat kanserinin bulunma ihtimalinin hesaplanmasında kullanılabilmektedir. Ayrıca, prostat hacmi hakkında fikir edinilmesi için yararlıdır, çünkü BPH'de bez büyüdükçe genel olarak PSA seviyeleri de artmaktadır.
Klinik
BPH, AÜSS olarak bilinen obstrüktif ve irritatif semptomların spektrumu ile karakterizedir. Bununla beraber, bu semptomların BPH'ye özgü olmadığı ve prostat kanseri, prostatit veya diğer hastalıklarda da görülebileceği unutulmamalıdır. "Urgency", idrar sıklığında artma, noktüri, azalmış ve kesilen idrar akımı, mesanenin tam boşalmaması hissi sık görülen bulgulardır. Buna rağmen, birçok hasta asemptomatiktir. Daha az sıklıkla hematüri ve üriner retansiyon olabilir. Akut üriner retansiyon için risk faktörleri Tablo 1'de görülmektedir. Zayıf idrar akımı ve mesanenin tam olarak boşalmama hissinin ileride prostat cerrahisine olan ihtiyaç ile en sık ilişkili semptomlar olduğu gösterilmiştir. Mikturasyondan sonra damla damla akıntı olması obstrüksiyondan ziyade genellikle idrarın bulbar üretrada birikimi sonucu oluşur. BPH ile ilişkili AÜSS Tablo 2'de görülmektedir.
Tanı-Ayırıcı Tanı
AÜSS, "American Urological Association (AUA)" semptom skorlaması ya da "International Prostate Symptom Score (IPSS)"a göre değerlendirilir. IPSS Tablo 3'te görülmektedir; semptomların şiddeti ile ilgili yedi sorudan oluşmaktadır. AUA semptom skorlaması son bir aydaki; mesanenin boşalmama hissi, gece idrara kalkma, azalmış idrar akımı, iki saat içinde tekrar idrara çıkma, idrar yaparken durup tekrar başlama ve idrar yapmaya başlamada zorlanmayı içerir. Bu skorlamalar BPH tanısında değil semptomların derecesini değerlendirmede kullanılır.
Ayırıcı tanıda BPH dışında AÜSS'ye neden olabilecek durumların araştırılması gerekir; ilaçlar (antikolinerjikler, alfa-adrenerjik agonistler, kalsiyum kanal blokerleri, narkotikler), fekal bası, nörolojik hastalıklar (demans, vitamin B12 eksikliği, multipl skleroz, medulla spinalis zedelenmesi), pelvik operasyonlar ve radyasyon, diabetes mellitus, hiperkalsemi, diüretik, artmış sıvı alımı. AÜSS'nin ayırıcı tanısında düşünülmesi gerekenler Tablo 4'te görülmektedir. Beraberinde bulunan semptomların araştırılması (hematüri, seksüel fonksiyon, pelvik ağrı, sıvı alımı, ilaçlar, kardiyak semptomlar gibi) ayırıcı tanıda kolaylık sağlar.
BPH tanısında kullanılabilecek testler ve yöntemler:
• Dijital rektal inceleme: Prostatla ilgili patoloji düşünülen hastalarda fizik muayenenin en önemli parçası olmalıdır. Dijital rektal muayene prostatın büyüklüğü, kıvamı ve anatomik sınırları ile ilgili faydalı bilgiler sağlar. Hasta sol lateral ya da diz-dirsek pozisyonunda iken uygulanabilir. Normal prostatın büyüklüğü bir golf topundan biraz daha ufaktır (20 cm3). BPH'si olan hastalarda bir tenis topu büyüklüğüne erişebilir (50 cm3). Benign bezler yumuşak, simetrik ve elastik hissedilir; palpe edilebilen bir nodül ya da yaygın olarak sertleşmiş ve asimetrik bezler kanseri işaret eder. Prostatın lateral ve kranial sınırları ve medial sulkusu tespit edilebilir olmalıdır. Seminal veziküller palpe edilmemelidir; sertleşme prostat kanseri ile invazyonu düşündürür. Dijital rektal muayene ile aynı zamanda fekal bası bulunabilir. Muayenede saptanan büyük adenomlar her zaman obstrüksiyona neden olmazken, küçük adenomlar (gland baskın) neden olabilir.
• Tam idrar tetkiki: Tam idrar tetkiki AÜSS ile başvuran her erkekte yapılmalıdır. İnfeksiyon bulgusu, asidik idrar, mikro veya makroskobik hematüri olabilir.
• Postvoiding rezidüel volüm (PVR) ölçümü: Orta-ciddi semptomları olan hastalar, beraberinde nörolojik hastalığı olanlar, azalmış renal fonksiyonu olanlar, mesane baskılayıcı ilaç alanlarda PVR üretral kateterizasyon ya da ultrasonografi (USG) ile kontrol edilmelidir.
• USG (özellikle transrektal USG): Üretral obstrüksiyon için sensitiftir.
• İntravenöz piyelografi (IVP): Hematüri varlığında tanı için gereklidir.
• Ürodinamik testler: Tanı için daha doğru sonuçlar verir.
• PSA düzeyi: Hem kanseri ekarte etmek için (yüksek PSA düzeyleri kanseri destekler) hem de semptom progresyonunu gösterir. Genel olarak, eğer PSA seviyeleri normalin üst limitinin üzerindeyse (yani 4.0 ng/mL) prostat kanseri olma ihtimali yaklaşık %20-25 civarındadır. Eğer PSA önemli oranda yükselmişse (> 10 ng/mL), kanser olma ihtimali %50'nin üzerine çıkmaktadır. Dolaşımda bulunan PSA, bağlı ve serbest olmak üzere iki formdadır. Prostat malignitesi olan hastalarda serbest/total PSA oranı düşüş gösterir.
• Sistoskopi: Dinamik bir yöntem olmadığı için BPH'de tanı için kullanılmaz. Mesane içi patolojilerinin gösterilmesinde ve prostat boyutları için kullanılır.
Tedavi
• Konservatif izlem: Ciddi semptomları olmayan hastalarda (IPSS < 9) ve prostat kanseri ekarte edilen hastalarda uygundur. Bu hastalarda yılda en az bir defa semptomların takip edilmesi, böbrek fonksiyonlarına bakılması, PVR ve PSA ölçülmesi önerilmektedir. Hastanın uygun yaşam tarzı değişikliklerini sağlamak ve üriner retansiyona neden olabilecek ilaçlardan kaçınmasını sağlamak gerekir.
• Medikal tedaviler.
• Cerrahi tedaviler.
Medikal tedaviler: Orta semptomatik hastalara verilir. BPH'nin medikal tedavisi için kontrendikasyonlar şunlardır:
• Tekrarlayan üriner retansiyon,
• Palpe edilebilen mesane, işeme sonrası rezidüel idrar hacminin büyük olması (> 300 mL),
• BPH'ye bağlı renal yetmezlik,
• Tekrarlayan hematüri,
• BPH'ye sekonder tekrarlayan idrar yolu infeksiyonları,
• Mesane taşları ya da divertikül,
• Prostat kanseri (alfa-blokerlerin semptomatik tedavi olarak kullanılmasına rağmen).
Medikal tedavide kullanılanlar aşağıda sıralanmıştır.
1. Alfa-blokerler: Bu grupta fenoksibenzamin, terazosin, doksazosin, alfuzosin, tamsulosin ve nisergolin vardır. Nonselektif alfa-blokerlerde yan etki selektif alfa-blokerlere göre daha fazladır. Selektif alfa-1 blokerler prostat kapsülü ve mesane boynundaki alfa-1 reseptörleri bloke eder. Alfa-1-selektifler; prazosin, terazosin, doksazosin ve tamsulosindir. Tamsulosin a-1A selektif blokeridir. Bu grup ilaçların etkileri iki-dört haftada başlar. Yan etkileri; asteni, baş ağrısı, baş dönmesi ve ortostatik hipotansiyondur. Alfa-blokerler BPH tedavisinde birincil tedavi konumuna gelmiştir ve yaşam kalitesini olumlu etkilediklerine ait veriler artmaktadır.
2. Antiandrojenler: Bu grupta luteinize hormon salgılatan hormon (LHRH) agonistleri ve androjen reseptör inhibitörleri vardır. Prostat boyutunda küçülme sağlar. Kırk sekizinci haftaya kadar semptomlarda düzelme olmayabilir. PSA düzeyini düşürür. Yan etkileri; impotans, kilo alımı, sıcak basması, ishal ve jinekomastidir.
3. 5a-redüktaz inhibitörleri: Testis içinde testosteronun DHT'ye dönüşümünü inhibe eder. Bu grupta kullanılan ilaç finasteriddir. Finasterid prostat boyutlarında küçülme sağlar. Diğer faydaları BPH sürecinin tersine döndürülmesi, obstrüksiyonun hafifletilmesi, cerrahi girişim risklerinin ve akut retansiyonun azaltılması ve erkek tipi saç dökülmesinin tersine çevrilmesidir. Semptomları düzeltmede terazosinden daha az etkilidir. Üriner retansiyon riskini %57, transüretral rezeksiyon ihtiyacını %55 azaltır. Yan etkileri; erektil disfonksiyon (%3-5), libido azalması (%3-4), ejekülasyon hacminin azalması ve nadiren jinekomastidir.
4. Hipertermi.
5. Prostatın vaporizasyonu.
Cerrahi tedaviler: Cerrahi endikasyonları şunlardır:
• Tekrarlayan akut retansiyon,
• Tekrarlayan üriner sistem infeksiyonları,
• Tekrarlayan hematüri,
• Büyük divertikül,
• Obstrüksiyona sekonder oluşan mesane taşları,
• Böbrek fonksiyonlarında bozulma,
• Makroskobik hematüri,
• Medikal tedaviye rağmen sıkıntıya neden olan AÜSS,
• Hastanın tercihi.
Kullanılan cerrahi yöntemler aşağıda verilmiştir:
1. Transüretral rezeksiyon (TUR-p): En güvenilir ve hızlı düzelmeyi sağlar. Sistoskopi eşliğinde yapılır.
2. Açık prostatektomi (enüklasyon): Prostatı 60 g üzerinde olan ya da mesane taşı gibi ek sorunu olanlara uygulanır.
3. Lazer ablasyon: Obstrüksiyon yaratan dokuların yavaş dökülmesini veya hemen yakılmasını sağlar.
4. Diğer yöntemler.
Cerrahi sonrası inkontinans, erektil disfonksiyon ve retrograd ejekülasyon gibi komplikasyonlar görülebilmektedir.
PROSTAT KANSERİ
Erkeklerde en sık görülen malign hastalıktır, kansere bağlı ölümlerde akciğer kanserinden sonra ikinci en sık nedendir. En çok periferal zonda (%80), sonra transizyonel zonda yerleşir. Seksen beş yaşında 50 yaşa göre 40 kat artar. Latent olanların %23'ünde aşikar hastalık oluşur, bunların da %30'u ölmektedir. %95'i adenokarsinomdur. Diğerleri; prostatik üretranın transizyonel hücreli karsinomları, küçük hücreli kanserler ve sarkomlardır.
Aile öyküsü önemli bir risk faktörüdür; birinci derece akrabaların birinde varsa risk iki kat, birinci derece akrabaların ikisinde varsa risk beş kat, birinci derece akrabaların üçünde varsa risk 11 kat artmaktadır. Zencilerde risk iki kat fazladır. Kötü diferansiasyon en sık 1-3 mL'lik tümörlerde görülmektedir. 0.5 mL'den büyük tümörler klinik olarak önemlidir.
Tanı
Dijital rektal inceleme: Subjektiftir. Hastaların %16'sının serum PSA'sı normalken dijital rektal incelemesi anormaldir, dijital rektal incelemesi normal hastaların %19'unda PSA anormaldir.
PSA düzeyi: PSA bir serin proteazdır. Hem malign hem de benign hücrelerce yapılabilmektedir. Sensitivitesi yüksek, spesifisitesi düşüktür. Yaşın ilerlemesiyle PSA'nın yükselmesinin nedenleri:
• Prostatın hacminin artması (en önemlisi),
• Subklinik prostatit varlığı,
• Prostatik iskemi veya infarkt,
• Gösterilememiş kanser varlığı veya infarkt,
• Dolaşıma daha fazla PSA geçmesi.
Minimum tümör büyüklüğü bile PSA'yı artırmaktadır. Serum PSA'sı yüksek ama nonpalpabl olan kanserler de tedavi edilmelidir. Serum PSA düzeyi dijital rektal inceleme ve transrektal USG'den daha değerli bulunmuştur. Serum PSA 10 ng/mL'den büyükse ekstraprostatik hastalık %87-100'dür.
Transrektal USG: Asemptomatik hastalarda nonpalpabl prostat kanserini yakalayabilmektedir. Sensitivite ve spesifisitesi düşüktür. Dijital rektal incelemesi ve PSA'sı pozitif olanlarda gereksizdir.
Biyopsi: Transrektal USG eşliğinde yapılmaktadır. Tanı biyopsi ile konur. Mutlaka dört kadrandan biyopsi yapılmalıdır.
Bilgisayarlı tomografi: Yayılımı araştırma amaçlıdır.
MRG: Lokal ekstraprostatik yayılımı göstermek içindir.
Metastaz Yolları
1. Direkt metastaz.
2. Lenfatik metastaz: En sık bu yolla yayılır ve en sık obturatör lenf nodları tutulur.
3. Hematojen yayılım: Kemiğe yayılımdır. Ölen hastaların %85'inde vardır. En sık hematojen yayılım olan yerler; lumbal vertebralar, femur ve pelvistir. Kemik metastazı en iyi kemik sintigrafisi ile görüntülenir.
Tedavi
Evreye göre tedavi yapılır. Prostat kanseri tanısı alan hastaların izlemi üroloji bölümü tarafından yapılmalıdır. Evreye göre izlem, cerrahi veya hormonal terapi seçenekleri tercih edilir.
Öneriler
• Elli yaş üstü erkekler her yıl PSA ve dijital rektal inceleme ile değerlendirilmelidir. Ayrıca, PSA'daki ve dijital rektal incelemedeki değişimler değerlendirilmelidir.
• Aile öyküsü olan, zenci ve vazektomililerde risk arttığı için taramaya 40 yaşında başlanmalıdır.
• Eğer PSA düzeyi yaşa özgü normal değerlerin üzerinde ama dijital rektal inceleme normal ise transrektal USG yapılmalıdır. Lezyon görülürse; görüldüğü yerden ve altı kadrandan biyopsi yapılmalıdır.
• Eğer dijital rektal inceleme sonucu anormal ise PSA sonucu ne olursa olsun hastaya transrektal USG ve bunun rehberliğinde biyopsiler yapılmalıdır.
PROSTATİT
Prostatit benzeri semptomların prevalansı yaklaşık %10'dur. Genellikle etyolojisi bakteriyolojiktir. Elli yaş ve üzerindeki erkeklerde genellikle gram-negatifler etkendir.
Klinik bulguları; sık idrar yapma, idrar yapma hissi, perineal ağrı veya dolgunluk ve dizüridir. Prostatitler dört grup altında incelenebilir:
1. Akut bakteriyel prostatit,
2. Kronik bakteriyel prostatit,
3. Nonbakteriyel prostatit,
4. Prostatodinya.
Akut Bakteriyel Prostatit
Ek olarak yüksek ateş ile seyreder, muayenede prostat sıcak, şiş ve ağrılıdır. Prostat masajı kontrendikedir. Tam idrar tetkikinde inflamasyon bulguları mevcuttur. Tedavide 30 gün trimetoprim-sülfametoksazol veya florokinolonlar kullanılır.
Kronik Bakteriyel Prostatit
Nadirdir, genelde asemptomatik seyreder, tekrarlayan üriner sistem infeksiyonları şeklinde prezente olabilir. Tanısı güçtür. Prostatik sıvıda lökosit görülür. Tedavide altı hafta süreyle trimetoprim-sülfametoksazol veya florokinolonlar kullanılır.
Nonbakteriyel Prostatit
Kültürde bakteri üremez. Etken: Chlamydia trachomatis veya Ureaplasma urealyticum'dur. Tedavide dört-altı hafta süreyle doksisiklin verilir ve oturma banyosu uygulanır.
Prostatodinya
Strese bağlı olabilir. Tedavi stresi gidermeye yöneliktir. Ampirik antibiyotik tedavisi ve alfa-blokerler verilebilir.
KAYNAKLAR
YAZIŞMA ADRESİ
Dr. Mustafa CANKURTARAN
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
İç Hastalıkları Anabilim Dalı
Geriatri Ünitesi
06100 Sıhhiye-ANKARA